radyo iz

     radyoiz.com ©

 

 

 

     

Dinlemek Icin Tiklayin...!

   

Tikla ve Dinle...!

     
Radyo iz ©  
     

  

Turkce / Turkish Turkce  

 

 

Ingilizce / English English

 

 

 

 

 

 

   DUYURULARINIZ

 

 

 

 

 

 

www.aliyasar.com

 

 

 

Radyo iz`e Hos Geldiniz...!
 
Dinlemek Icin Tiklayin...!

 

Winamp ile dinleyin...! Winamp ile DinleyinWinamp ile dinleyin...!  
Media Player Ile Kucuk Pencerede Dinleyin

 

Kucuk Pencerede DinleyinMedia Player Ile Kucuk Pencerede Dinleyin

 

Real Player ile dinleyin...! Real Player  ile DinleyinReal Player ile dinleyin...!

 

   Şair ve Yazar  ALİ YAŞAR

www.aliyasar.com

 

Güneydoğu

İl Adıyaman

Bir eski zaman

Yıl kıtlık kıran

Vurulmuş tırpan

Savrulmuş harman

Mahsulü feryat figan

Dünyaya üryan gelmişim…

 

 

 

 

Anamın sırtına bağladığı bohçasında pinekleyen bebekliğim, bozkırlarda pati pati emekleyen höllüklü çocukluğum ve yüreğimi dağlarda fişekleyen şalvarlı gençliğim…

 

Her ne kadar davar güttüğüm sopaya, tütün kazdığım çapaya benzemese de elimde tuttuğum kalem, dalından sıyırdığım yaprakları andırmasa da sayfalarını araladığım kitap, tatlı bir heyecandı kör olası yoksulluğun gaz lambası ışığında okumak ve yazmak…

 

 

                 Türkmenlerden Şair Ali Yaşar'a  Teşekkür Plaketi

 

                           

Irak Çok Mu Irak şiiriyle tanınan, Türkmen davasına katkıları bulunan Şair Ali Yaşar`a Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Vekili  Sadun Köprülü, teşekkür plaketi verdi. 

"Irak Çok Mu Irak" şiiriyle tanınan, Türkmen davasına katkısı bulunan Şair Ali Yaşar`a Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi  Vekili Sadun Köprülü, teşekkür plaketi verdi.  Köprülü, "Irak Çok Mu Irak şiiri ile hislerimize tercüman oldunuz" diyerek Şair Ali Yaşar`a katkılarından dolayı teşekkür etti.
Kaynak: www.kerkuk.net

 

 

 

                          Çagrı, Irak Çok Mu Irak

                                 Şiir: Ali Yaşar

                                 Okuyan: Mehmet Atay

 

Babalarımızın imece usulüyle çevirdiği dört duvar ve tek sınıf olsa da köy okulum, sırtımda yuha köynek ve ayağımda kara lastik  “Ali okula koş” edasıyla ilk ve ortaokul dönemi boyunca kapısını aşındırdığım sıcacık bir yuvamdı… Yumurta sarısı ve baca kurumuyla bezenmiş kara tahtamdı belleğim, elleri öpülesi öğretmenlerim dışa açılan tek dünyamdı… Ve çay bardağı ölçüsünde fındık ve sıska portakalların dağıtıldığı yerli malı haftası en mutlu bayramdı…

 

Büyük şehirlerin hayali, kömür niyetine tezekle ısındığımız avludaki ocak ateşi gibi yakardı içimi… Yolda geçen otobüslerin arkasından el sallardım gizli gizli… Okuduğum kitaplardan olacak; aklımı başımdan alırdı, delikanlı çağıma kadar hiç görmediğim denizlerin mavisi… Öyle ki; gökyüzünde kulaçlarımı gezdirerek, harık kenarında kâğıt gemiler yüzdürerek harcardım boş vaktimi…

 

Parasız yatılı okul sınavıyla başlayan ilk gurbet eller... İstanbul Denizcilik Lisesi... Duaların kabulü ve heyecandan tutulan diller... Sıra dağların ötesi, asfalt boyu uzayıp giden yollar… Depreşen aile özlemi, sılaya has hasretin buram buram estiği yeller… Bıyığımın hilâl hilâl terlediği, sesimin davudi ahenk gürlediği ergenlik haller… Fikren beliren saflar ve sevgi gergefinde şekillenen idealler… Ve malum düzen; sağlı-sollu kavgalı yıllar…

 

Gözlerimi kısarak kazandığım İzmir 9 Eylül Üniversitesi... İktisadi ve İdari Eğitim… Ve dişlerimi sıkarak tamamladığım mezuniyetim… Öyle ki; okul harçlığı için inşaatlarda elediğim kum, kardığım harç ve şakul mala ördüğüm briketim… Semt pazarlarına açtığım tahta tezgah, kurduğum çadır şemsiye ve sebze-meyve taşıdığım hamal sepetim… Seyyar adım sattığım simit ve talih kuşu milli piyango biletim…

 

Direncin ötesinde kıpır kıpır kaynayan kanım ve ele avuca sığmayan coşkun hareketim… Alev alev piştiğim ocak, buhar buhar yükselen hararetim... Dışarının kar fırtınası, içerinin cereyanına tutulan ara kesitim… Ve sazımla çalıp söylediğim türküler, haykırdığım marşlar, ettiğim yeminler ve ülkü sevdasına delirdiğim memleketim…

 

Okul sonrası... Vira Bismillah… Özgürlüğün kıyısından demir aldığım ömrümün çocuksu düşleri… Allah selamet versin, hayatın dümen suyundun tam yol ileri… Issız adalardan aldığım kerteriz, okyanus ötesi çizdiğim rotalar ve alacakaranlıkta mevki attığım göksel seyri…

 

Sulusepken gözyaşı lodosun, ölü dalgalar yalpası aşikâr ve çığlık çığlık martıların sesi…

 

Ve yazılmak istercesine güverteye üşüşen yıldızlar, tepe taklak lumbusa asılan ayışığı ve iskele sancak göz kırpan denizci feneri…

 

Seyir defterime damlayan ilk mürekkep ve dudağımdan dökülen ilk sevda şiiri…

 

Fırtına sonrası geldiğim bölge… Fora yelken koyuna sığındığım Ege… Bir ayağım denize, bir ayağım karaya yanaşık… Turizm niyetiyle, tuzlu sudan arınmak gaye…

 

 

Vatan borcu namus borcu… Peygamber ocağında kınalı kuzu… Tuttuğum nöbet, düştüğüm pusu… Ve Tendürek Dağlarında kaybettiğim ölüm duygusu…

 

Ve nihayet… Ankara son durak…

 

Ha babam omuz verdiğim halk…

 

Yekvücut olduğum toprak…

 

Ve taşı kazıdığım tırnak…

 

Yana yana yaşıyorum…

 

Ve hala yazıyorum…

 

*      *        *

Çağrı-Irak çok mu ırak

 ... Irak çok mu ırak?...                              

 

Oğuzam
Türk menem…
Bayatlardan Türkmenem…
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem…
Yaprağın asılı dallar
Gövdeni taşıyan kök menem…
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan ürek menem…
Can içre canan bilmişem gavim gardaş, nerdesen…

Yedi koldan
Yirmidört boydan gelmişem Orta Asya’dan…
Yayından fırlayan ok
Huduttan hududa atılan mızrak
Deli havalar soluyan kısrak gibi esmişem…
Az gitmişem, uz gitmişem
Dere tepe düz gitmişem…
Kuş uçmaz kervan geçmez dağları
Göçebe adımlarla gezmişem…
Irağı yakın, yurdumu Irak eylemişem…
Tırnaklarımla oymuşam tortu kayaları
Kıraç toprakları gözyaşlarımla sulak etmişem…
Kızgın tohumlar serpmişem
Emek vermişem
Aşa getirmişem…
Türk illerine haber salmışam gavim gardaş, nerdesen…

Selçuklu şah-ı sultanlarım adım atmış otağıma
Kapıda karşılamışam civan mert erlerimi
Başım gözüm üstüne berhudar ağırlamışam…
Musul’da Zengiler
Kerkük’te Kıpçaklar
Erbil’de Beg Teginliler
Yiğit yatağı Atabegler kurmuşam...
Dokuz başlı tuğlar aparmışam yad ellere
Türk’ün adını âlemlere duyurmuşam…
Bayındır Kızanı torunlarımı kucaklamışam
Bahar coşkusu Akkoyunlar gibi ovalara yayılmışam…
Sultan Cined’in emaneti
Şah İsmailimle pişirmişem ham yanlarımı
Ocağımda tüten Safevi ateşiyle alev alev yanmışam…
Genç Osmanlıyla açmışam Bağdat’ın kapısını
Cahiliye devrini hepten kapatmışam…
Dil, din ve ırk özgürlüğüyle donatmışam halkları
Çıra gibi aydınlatmışam kör karanlık tarihi
Çevreme ilim, irfan, ışık saçmışam…
Derin hülyalara dalmışam gavim gardaş, nerdesen…

Ne zaman ki
Türk birliğine diş bilemiş düşman
Çapraz fişek silahıma davranmışam…
Zırnık ödün vermemişem haa sevgimden
Korkmamışam heç
Ölümleri kuşanmışam…

Yalın ayak koşmuşam Kafkas cephelerine
Sarıkamış harekâtına katılmışam…
Buz kesmiş yüreğim Allah-u Ekber Dağlarında
Katmer katmer kefensiz donmuşam…

Çanakkale’de etten duvar olmuşam
Göğüs göğüse çarpışmışam Allah vekil
Bir adım geçirmemişem gâvuru öteye
Üst üste cansız yığılmışam…

Nasıl ki
Harb-i cihanlarla zayıflamışam
Güçten kudretten düşmüşem heyhat
Yeraltı kaya yağlarım sulandırmış ağızları
Hemhal manda manda paylaşılmışam…

Öyle ki
Et ve tırnak misali ayrılmışam
Süt kuzu yavru gibi koparılmışam Anadolu’dan
Yılanlar tıslamış
Köpekler hırlamış ardımdan
Sahipsiz kalmışam gavim gardaş, nerdesen…

Lord planları tayin etmiş kaderimi
Misak-i Milli sınırlar dışına çıkarılmışam…
İtilmişem, kakılmışam, horlanmışam külliyen
Tekme tokat yerlere yatırılmışam…
Dağ ayılarının önüne atılmışam yaralı
Çöl develerinin hörgücüne tepe taklak asılmışam…

Türk menem demişem
Türkçe söylemişem
Eskiyaka’da kurşunlara dizilmişem…
Emeğimin hakkını istemişem
Gavurbağ’da linç edilmişem…
Adalet beklemişem
İplere gerilmişem…
Eşitlik yeğlemişem
Zab suyu kana bulanmış
Altunköprü’de ekin gibi biçilmişem…
El insaf vicdan dilemişem
Zindanlara sürülmüşem…
Çığlıklarım katlimin sâlası
Diri diri gömülmüşem gavim gardaş, nerdesen…

Duy hele
Kimliğim değiştirilmiş
El-Temim olmuş Türkmen Kerkük
Hafızalardan kazınmışam…
Baas Baas bağırmışlar partizanca
Kin kusmuşlar yüzüm barabarı
Evimden yurdumdan göçe zorlanmışam…

Kollarım kırılmış omuzlarımdan
İşkencelerle yoğrulmuşam…
Gözlerim kan çanağı
Fincan fincan oyulmuşam…
Ölmem yetmemiş kâfire
İp sarılmış cesedime
Sokaklarda dolaştırılmışam…
Cıncık gibi ortalığa saçılmış cism-i bedenim
Lime lime dağılmışam gavim gardaş, nerdesen…

Beterin beteri var…
Biri getmiş, ötekiler gelmiş…
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşam…
Mavzerler çevrilmiş üzerime
Tetiklere sarılmış Puştlar
Merhamet beklerken, zulüm bulmuşam…

 

Böyük devletlerin böyük oyunu
Yok etmek Türk’ün soyunu
Çoraplar örülmüş
Çuvallar geçirilmiş başıma
Aslanım; kediye boğulmuşam…

Okumak yazmak yok…
Dilim damağıma bağlanmış
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak…
Başın kaldırıp bakmak
Gözün ucuyla süzmek ne cüret…
Elim ayağıma dolanmış
Oturmam, yürümem, gezmem yasak…
Taş kesilmişem gavim gardaş, nerdesen…

Di gah gel…
Di gel ölem di gel…
Adına gurban olam di gel…
Alnına kanım çalam di gel…
Bayrağım göğün mavi gülü, ay yıldızım sen…
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen…
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen…
Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen…

 Şiir: Ali Yaşar  

 

www.aliyasar.com         

 

 

 

 

                                                              

 

 Ana  Sayfa

 

 

 

 

     


Yukari          

               SIK KULLANILANLARA EKLEYIN...! / Add to Your Favories!      

 Radyoyu Acilis Sayfaniz Yapin

 

 24 Saat Turk Halk, Turk Sanat ve Turk Hafif Muziklerinin Secme Eserlerini Dinleyebileceginiz Radyomuza Hos geldiniz...! Radyomuzla ilgili gorus,  elestri ve onerileriniz bizlere isik tutacaktir...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

www.aliyasar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

www.aliyasar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

www.aliyasar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

www.aliyasar.com